top of page

  • Yazarın fotoğrafıemre

Haritadan Yer Beğen-2

Güncelleme tarihi: 14 Eyl 2018


Arka fonda “Yüzyüzeyken Konuşuruz” “Ne Farkeder” çalıyor. Dün Fethiye dönüşü tekrar dinledim grubu ve şarkılarını. Zaten yeterince ünlü oldular bence ama “Ne Farkeder” in sözleri gerçekten muhteşem olmuş, bunu yeni fark ediyorum. Eskisi kadar hızlı yazamıyorum, hem biraz hayat telaşı, değişiklikler, hem de yapılması gereken bir sürü şey. Ama yazılacak, yazılmalı ve yazacağım.

Gezi maceramız Bozkırınrüzgarı42’nin düzenlediği üçüncü gezi ile devam ediyor. Özellikle seçtiği konaklama yeri nedeniyle çok harcandığı bir gezi oluyor bu Bozkırınrüzgarı42’nin. Ama asıl harcama dördüncü gezide gerçekleşecek, o da az sonra 😊

Venedik’e gidiyoruz üçüncü durak olarak. Burası dörtlünün hiçbirinin daha önce gitmediği bir yer olması açısından güzel. Kasım ayında gittiğimiz için çok ciddi bir kalabalık beklemiyoruz. Uçağa binip klasik pozumuzu veriyoruz, “Quattro formaggi a Venezia” demeyi de ihmal etmeden.



İlk günü kalacağımız Lido adasında geçiriyoruz. Lido, Venedik merkeze çok yakın bir ada ve Venedik’ten sürekli teknelerle ulaşım var. Akşama doğru kendimize bir bar bulup oraya çöküyoruz. Ve sonrasında ev. Bir sonraki gün için planımız Venedik’e yakın Murano ve Burano adalarını gezmek. İlk olarak Murano’ya gidiyoruz. Güneşli ve hafif ılık bir günde adayı geziyoruz.


Murano cidden güzel bir ada ve birçok açıdan güzel fotoğraflar yakalamak mümkün.



Zaten herkes bir havaya girip artistik poz verme havasına bürünüyor bir anda 😊 Ben böyle durumlarda arkadaşlara hemen memleketlerini hatırlatıyorum 😊





Murano’dan sonra Burano’ya geçiyoruz vakit kaybetmeden. Burano sanki daha renkli bir ada. Evler de adanın kendisi de hem daha sevimli hem de daha renkliydi. Zaten bir süredir küçük ve eski ne varsa daha anlamlı ve güzel hissediyorum.




Adalardan akşam Venedik’e dönüp klasik bir akşam geçiriyoruz. O sırada bir barın üzerinden benden erken davranmış bir Emre var.


Son günü Venedik’in kendisine ayırıyoruz. Eski şehirde tamamen kendimizi bırakarak sokaklarda geziyoruz. Şehir o kadar güzel ve sokaklar birbirine o kadar benzer ki haritaya çok bakmadan kafamıza göre takılıyoruz. Bu takılma sırasında karşımıza bir sürü güzel görüntü ve manzara çıkıyor.





Bu şekilde Venedik gezimizi sonlandırıyoruz. Ertesi gün kalkıp uçağa gitmekten başka bir aksiyonumuz olmuyor ve bir sonraki gezi için hazır ve nazır bir şekilde bekliyoruz. Venedik gezisi belki de bu dört gezilik serinin en sakin, macerasız ve normal olanıydı diyebilirim.

Evet son gezimiz artık. Organizatör Tuzgölüçapkını06.5. Kendisi oldukça iddialı, çalışmış, uğraşmış belli oluyor. Gezi günü geliyor ve ilk şoku yaşıyoruz. Gezi gününden önceki gün kimin evinde buluşulacağı hangi havaalanından gidileceği hakkında bir fikir veriyor. Ve biz Tuzgölüçapkını06.5’in evinde buluşuyoruz, yani Anadolu yakası. Anadolu yakası da Sabiha Gökçen demek. Kesin olmamakla birlikte Sabiha Gökçen’in de hangi firmayı andırdığı malum. Biz akşam buluştuğumuzda hafiften saydırıyoruz ama içimizde bir ümit de yok değil. Sabah oluyor, arabaya biniyoruz, havaalanına doğru yola çıkıyoruz. Ve rezalet, Pegasus’un anlaştığı ucuz park yerine giriyoruz. Hepimiz THY ile ayarlamışken o Pegasus almış. Zavallım onu nasıl harcayacağımızı bilseydi böyle yapar mıydı kimbilir 😊 Neyse söylene söylene içeri giriyoruz, uçağı bekliyoruz. Ve gideceğimiz yer Nice çıkıyor. Bundan önce iki kere gittiğim ama yine de hepimiz için güzel bir seçim bence.

Tuzgölüçapkını06.5 şehrin tam göbeğinde süper bir ev tutmuş AirBnb’den. Keşke bu hassasiyeti uçak ve diğer detaylarda da gösterseydi 😊 İlk gün Nice merkezinde takılıyoruz, Fenerbahçe’nin Final Four maçı olduğu için bir bara gidip maçı izlemeye koyuluyoruz. CSKA ile oynadığı o müthiş maçı izlerken tam heyecanlı yerinde maç bitti zannedip, Amerikalılar kanal değiştirip NBA maçına geçiyorlar ki orada hemen müdahale edip maça dönüyoruz. Maçı kaybediyoruz ama güzel maç oldu. Oradan çıkıp şehri turlayıp yarınki plan için gece eve gidiyoruz.

Tuzgölüçapkını06.5 hepimizin birer motosiklet tutkunu olduğunu bildiği için scooter kiralamayı düşünmüş. Ama cüsselerimizi çok da dikkate almamış olacak ki, iki tane 150 cc scooter yeterli olur diye düşünmüş. Biz iki tane scooter yetmez diye yakınırken, kiralayacağımız yere gidince zaten ellerince iki tane 150lik kalmadığını öğreniyoruz. Meğerse gittiğimiz hafta Cannes Film Festivali’nin olduğu haftaymış, müthiş zamanlama 😊

Uzun bir tartışma ve konuşmanın ardından, dört adet 50 cc scooterı zar zor da olsa buluyoruz. Bunlarla zorlayınca 60-70 km/h yapabiliyorum ben o kadar yani. Motorları aldıktan sonra ilk hedef Cannes, malum film festivali var. Motorları aldığımız zaman birimiz hariç hepimizin yüzündeki neşe belli oluyor.



Motorları Cannes’ın girişine parkedip kalabalığa karışıyoruz. Otellerin, kafelerin önündeki kalabalıklara durup arada bakıyoruz, anlamaya çalışıyoruz bunlar acaba kimi bekliyor diye. Sonra yürüyerek festivalin olduğu yere geliyoruz. Çevresi tamamen insan dolu olan salonun çevresinde fotomuzu çekip oradan hızlı bir şekilde uzaklaşıyoruz. Malum aramızda ünlülerle sorunu olan bir Gizemliprens06 var 😊



Sonra tekrar Nice’e dönüp merkezde kafamıza göre takılıyoruz. Ertesi gün kalkıp bu sefer diğer yöne gitme niyetimiz var, Monaco yönüne doğru. Ama esas hedef çok konuşulan Eze köyü. Sabah kalkıp kahvaltıyı güzel Nice plajına doğru yapıyoruz.



Hedef Monaco’ya ulaşmak ama yol üzerindeki yerlere de uğruyoruz. İlk mola yeri Villefranche-sur-Mer diye bir küçük köy. Orada kısa bir turdan sonra yola Monaco’ya doğru devam ediyoruz. Şansımıza Monaco’da da o hafta klasik arabalar yarışı varmış. Orası da gayet kalabalık ve her yere girilmiyor. Monaco’ya tepeden bakıyoruz.



Monaco’dan Nice’e dönüşe Eze’yi sakladık. Akşamüstüne denk geldi o yüzden gayet güzel oldu. Scooterları aşağıda bırakıp tepeye kadar yürüyüp orada çok güzel bir kafede içkilerimizi yudumluyoruz.




Son olarak Nice kalesine uğruyoruz. İyi ki de uğramışız, bize çok güzel bir manzara ile veda ediyor Nice.



Son gece beklediğimizden daha değişik geçiyor, tesadüfen çok güzel müzik çalan bir bar buluyoruz, gizli kapalı bir sokakta. Orada kapatıyoruz Nice defterini, ertesi gün uçağa gideceğimiz için fazla uyumaya ihtiyaç yok 😊




Böylece dört geziden oluşan Anadolu kaplanlarının macerası bitmiş oldu. Planlanan süreden biraz daha uzun süren ama yaşattıkları, tartışmaları, bol gülüşmeleri ile müthiş bir seri oldu. Şu sıralar tekrarlamak üzerine konuşuyoruz ama her şeyin ilk seferi daha bir tatlı o kesin. Biz yaptık diye demiyorum ama siz de yapın bu tip şeyler. Çıkın konfor alanınızdan, nereye gittiğinizi bilmek değil önemli olan, kiminle gittiğiniz, neler yaşadığınız esas önemli olan şeyler. Yeni tecrübelerde ve yeni yazılarda görüşmek üzere. Bar kapanmadan son içkiyi söylemek önemli.


213 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page